2 Ocak 2013 Çarşamba

Osmanlı'yı Zirveye Taşıyan Muhteşem Padişah Kanuni Sultan Süleyman


"Ben bu dünyanın sultanıyım." diyordu Muhteşem Süleyman. "Ben Süleyman'ım. Mekke ve Medine'nin koruyucusuyum. Bağdat'ın şahıyım. Bizans Roma'sında Sezar'ım. Ve Mısır'da sultanım."
Asya'da Kafkas dağlarından Acemistan içlerine, Yemen'e, Aden ve Arabistan Çöllerine, Afrika'da Mısır, Tunus, Fas ve Cezayir'e, Avrupa'da Viyana önlerine kadar uzanan topraklarla Osmanlı İmparatorluğu'nu en geniş sınırlarına ulaştıran Kanuni, Müslümanlar tarafından da Şanlı Süleyman, Avrupalılarca Muhteşem Süleyman(Magnificent, Magnifique, Der Practige, Grand Turc) olarak anılır. Yıllardır Osmanlı topraklarında uygulanan kanunları İslam Hukuku esasları altında toplattırarak yazılı hale getirmesi nedeniyle de kendisine Kanuni unvanı verilmiştir. Aynı zamanda şair olan Kanuni, 'Muhibbî' mahlasıyla şiirler yazmıştır. Savaş meydanlarının yenilmez savaşçısı bu çok unvanlı padişah, 16. yüzyılın en büyük ve akıllı adamlarından biri olarak geçer tarihe. Ancak aynı zamanda büyük aşkı Hürrem, iç isyanlar, saray entrikaları arasında dönemin en trajik figürlerinden biri olmuştur.    
   
Süleyman çok iyi bir eğitim ve terbiye gördü. İlk eğitimini ninesi Gülbahar Hatun'dan aldıktan sonra yedi yaşına geldiğinde İstanbul'a, dedesi İkinci Bayezid'in yanına gönderildi. Burada yoğun olarak edebiyat, tarih, fen ve din eğitimine tabi tutuldu. Ayrıca Süleyman astronomiye de özel bir ilgi duyuyordu. Savaş teknikleri dersiyle ise onun imparatorluğu en geniş sınırlarına ulaştırmasını sağlayacak askeri hüneri yavaş yavaş gün yüzüne çıkmaya başlamıştı. Adeta tahtta büyüyen Süleyman, küçük yaştan itibaren imparatorluğun sorunlarını biliyor ve bunlara çözümler üretebiliyordu. Küçüklüğünden beri okuduğu Kuran-ı Kerim ise idari konuda dersler çıkardığı bir kaynak kitap görevi görmüştü. Babası Yavuz Sultan Selim'in ölümü üzerine, 30 Eylül 1520'de 25 yaşındayken 46 yıl kalacağı Osmanlı tahtına geçti. Osmanlılarda tahta geçen her padişah için imparatorluk sınırlarını genişletmek en önemli sorumluluktu. Kanuni de Osmanlı tahtının üzerine yüklediği bu mesuliyeti hakkıyla yerine getirmek üzere ilk olarak Belgrat'a yöneldi ve 1521'te burayı Osmanlı topraklarına kattı.

Kanuni Sultan Süleyman Nasıl Biriydi?
eKanuni yuvarlak yüzlü, elâ gözlü, doğan burunlu, kaşlarının arası açık, uzun boylu ve seyrek sakallı, vakur ve ağırbaşlı biriydi.
eAdam seçmeyi ve yetiştirmeyi iyi bilen Kanuni, devlet kadrosunda değerli ve eğitimli kişilere görev verirdi. Bu nedenle kendisine önemli görevlere getirilmek üzere kişi tavsiye edilmezdi.
eHoşgörülü biriydi; ancak din ve devlet söz konusu olduğunda bunlar aleyhine gerçekleşen durumlarda affedici davranmaz, en sevdiklerine ve yakınlarına dahi kıyabilirdi.
eDevlet görevlilerinden her birinin yetki ve sorumlulukları belirlenmişti. Özellikle hukuk ve idari alanda herkes kendi yetkisini kullanıyor, başka birisinin buna müdahele etmesi söz konusu olmuyordu. Örneğin sadrazamın otoritesi yüksek ve kesindi. Padişah, sadrazamın işlerine karışmazdı.
eKendisi de bir şair olan Kanuni, alim ve sanatçıları desteklemiş, onlara saygıda kusur etmemiştir. Çevresinde her zaman sanatkarların bulunduğu söylenir. Yeteneğini keşfettiği ünlü şair Baki'nin yetişmesine büyük destek vermiş, Kanuni'nin ölümüyle Baki'nin kaleme aldığı mersiye de önemli edebiyat eserleri arasına girmiştir.
eYetiştirdiği ve destek verdiği alim ve şairlerin eserlerini kütüphanesinde saklardı. Edebiyat eserlerine ve sanatçılara verdiği öneme Kelile ve Dimne'nin mütercimi Alaeddin Ali Çelebi'nin Hümayun-nâme adı ile yaptığı çeviriyi bir gecede okuyarak mütercimi Bursa kadılığına tayin etmesi önemli bir örnektir.
eGeniş bir ufka sahipti ve yerel değil evrensel bir bakış açısına sahipti. Mesela Almanya'da Hıristiyanlığın özünün yıpratılmış ve değiştirilmiş olmasına karşı Martin Luther tarafından kurulan Protestanlık mezhebini desteklemişti.
eÇalışanların psikolojisini iyi bilirdi. Saray yapımında işçilerle birebir ilgilenir, onlara bir işveren gibi öğütlerde bulunurdu. Onlar da bir istek ya da ihtiyaçlarını doğrudan Kanuni'ye iletirlerdi.
eSakin kafayla düşünür, işlerini aceleye getirmezdi. Temkinli davranır, kararları verirken vezirlere danışmayı ihmal etmezdi.
eSözünü bir kez söyler, ne sözünden ne de verdiği emirden dönmezdi.
eAdalete çok önem verirdi. İngiltere Kralı. VIII. Henri, İstanbul'a bir heyet göndererek adalet mekanizmasının nasıl işlediğini tetkik ettirmiş ve bu heyetin raporu doğrultusunda İngiltere adliyesinde yeni uygulamalara gidilmişti.
eHalkın halinden anlar, uygulamalarında onların ihtiyaçlarına öncelik verirdi. Mısır'dan gelen verginin fazla olduğunu ve halkın cefa ve sıkıntı çektiğini düşünerek Mısır valisini değiştirmesi buna güzel bir örnektir.


Rodos Adası'nı Osmanlı Toprağı Yapan Taktik
Hristiyanların Osmanlı'ya en yakın en gözde adası olan Rodos, Osmanlılar açısından Türk denizinde yer alıyor ve alınması gerekiyordu. Adada bulunan 15.000 asker, tüm Hıristiyan dünyasından seçilmiş olan eğitimli şövalyelerden oluşuyordu. Tam anlamıyla bir Müslüman-Hıristiyan çatışmasına sahne olacak bu adanın alınmasında Kanuni top kullanmanın dışında farklı bir taktik geliştirdi. Ordu bu kez surları yıkarak tepeden inmeyi denemeyecekti. Daha önceden uygulanan bu taktik çok kan akmasına sebep oluyordu. Bunun yerine askerler çok kısa bir süre içinde ada içlerine kadar ilerleyen 50'ye yakın tünel kazdılar. Bu son derece tehlikeli çalışma adayı dipten yıkmanın en emin yoluydu. Ada içine girmeden 150 güne yakın bir süre kuşatmada beklendikten sonra saldırıya geçilerek tüneller sayesinde karşı güç kırıldı. Bu adanın alınması Süleyman'ı bir padişah olarak daha da güçlü bir konuma getirdi.
Tüm Avrupa'da hakimiyet sağlamayı amaçlayan Alman İmparatoru Şarlken'e esir düşen Fransa Kralı Fransuva'nın annesi Düşes Dangolen, Kanuni'ye bir mektup yazarak yardım istemişti. Bunun üzerine Kaptan-ı Derya Barbaros Hayreddin Paşa Fransa'nın Akdeniz kıyısındaki şehri Nis'e giderek Şarlken'in donanmasını yenilgiye uğrattı. Böylece hem Fransa, hem de Fransuva kurtulmuş oldu.
Mohaç Meydan Savaşı'yla Macaristan'ı ele geçiren Kanuni Sultan Süleyman için Viyana alınırsa, binlerce kişilik ordu burada mevzilenecek ve Batı'nın kapıları Osmanlılar'a açılmış olacaktı. Viyana üzerine yapılan seferde Osmanlı ordusunun ağır topları Viyana'nın ağır kış şartlarına dayanamadı. Orduyu zaferden zafere koşturan toplar, bu kez yan çizmiş, Viyana açıklarında çamura saplanıp kalmıştı. Kanuni ve ordusu küçük top ve silahlarla ilerler; ancak Viyana önlerine yaklaşan ordu bu kez de dev surlar ve güçlü köprüler tarafından durdurulur. Uzun süren bir kuşatmadan sonra umudunu iyiden iyiye yitiren Kanuni, ordusuna ilk kez geri çekilmeyi emreder. Viyana Kuşatması Kanuni ve Osmanlı için bir dönüm noktasıdır. Kanuni ilk kez kaybediyor, Osmanlı İmparatorluğu batıda ulaştığı toprakların en son sınırına varmıştı.  Kanuni, Venediklilerin elinde bulunan Cezayir'i Osmanlı topraklarına kattıktan sonra, Preveze Deniz Savaşı'nda Andrea Doria komutasındaki Haçlı Donanması'nın Barbaros Hayrettin Paşa komutasındaki Osmanlı Donanması tarafından 27 Eylül 1538'de yenilgiye uğramasıyla Akdeniz bir Türk Gölü haline geldi.

Sultan Süleyman Kânunnâmesi
 Sultan Süleyman'a Kanuni unvanı yeni kanunlar koyması nedeniyle değil, varolan kanunları tanzim edip kitaplaştırması neticesinde verilmiştir. Osmanlı Devleti'nde iğneden ipliğe kadar her şeyin kaydı tutulur, sayımlar çok disiplinli yapılırdı. Bu yasal sistem güçlü bir gelenek olmuştu. Kanuni de Osmanlı padişahlarının kullandığı kanun ve kuralları İslam Hukuku esaslarına göre sınıflandırarak bir tür anayasa işlevi görecek olan Sultan Süleyman Kanunnamesi (Kânunnâme-i Âl-i Osman)'ni yayınladı. Kânunnâme'de ceza, vergi, kamu ve askerlik ile ilgili kanunlar hukuki, idari, mali, askeri başlıklar altında sınıflandırılmıştı. Bu kânunnâmenin hazırlanmasında devrin büyük alimlerinden yardım alan Süleyman, bununla farklı milliyetlerden oluşan cemaat ve toplulukları kontrol ve koruma altına almayı amaçlıyordu. Kanuni ayrıca soyunu Oğuz Han'a dayandıran bir silsilename hazırlatmıştı.


0 yorum:

Yorum Gönder